Yalova'nın sahilinde yürürken bir zamanlar gövdesine sarılarak serinlediğimiz o ihtişamlı çınarların yerinde yavaş yavaş yeller estiğini fark ettim. Bir zamanlar gölgesiyle yolu serinleten, yaprak hışırtısıyla yaz akşamlarını süsleyen devasa tarihi çınarlar birer birer yok olmaya başladı. Bir kısmının ne dalı kaldı ne de gölgesi. Yalova’nın sahil hattı ve Termal yolu boyunca uzanan bu çınarlar bir süs değildi, birer anıttı. Her biri, bu kente yıllarını vermiş insanların tanığıydı. Kimisi Osmanlı’nın son dönemlerinde kimisi Cumhuriyet’in ilk yıllarında dikildi. Ama şimdi, o çınarlar birer birer eksiliyor. Kimisi kurudu, kimisi yol genişletme, bina yapımı ya da “düzenleme” adı altındaki hoyrat dokunuşların kurbanı oldu. Hastalanan ağaçlara da boş duygularla bakıldı. Halbuki Edremit Belediyesi anıtsal ağaçlarını birer birer gönüllü aile veya kuruluşlara zimmetlemiş durumda. Gönüllüler bu ağaçların her türlü bakımını üstlenmiş durumdadır.
Bir de vahşi budama meselesi var. İlkbaharın başlarında, belediyenin ilgili birimleri budama işlerini bilimsel verilere dayandırarak yapacağı duyurulmuştu. Bu umut vericiydi. Ağaçların gelişim döngüsüne uygun, ekosisteme zarar vermeyen bir yaklaşım... Ne güzel, dedik. Ancak, sahada gördüklerimiz bu sözlerle örtüşmedi. Bazı sokaklarda, özellikle yaz aylarında gölge yapmasın diye özel bir gayret gösterilmiş gibi. Ağaçların dalları öyle budanmış ki, geriye ancak bir direk gibi bir gövde kalmış. Konumuz tabii ki sadece çınarlar değil, özellikle geniş kaldırım ve bulvarlara dikilen akasya ağaçlarına dikkat çekmek isterim, gölge yapmaması için kişiler yine belli ki çok gayret göstermiş gibi duruyor.
Bu Bir Tekliftir
Yazın kavurucu sıcak saatlerinde gölgenin bir nimet olduğuna inanlar bu konun görevlileriyle beraber en kısa zamanda Orman İşletme Müdürlüğü hizmet binasının olduğu alandan Şehit Ömer Faydalı Bulvarından geçerek şehrin ortasına kadar yürüsünler arzusundayım. İnanıyorum ki bu yürüyüşten sonra ağaç dikme mevsiminde bu bulvarda gölge yapacak yüzlerce fidan görmüş olacağız. Ha birileri çıkıp da güneşten canım rahatsız olanlar o saatlerde dışarı çıkmasınlar da diyebilir. Tabii ki bu da kendilerince bir çözümdür. Bir zamanlar kaldırıma dikilen bir tabelanın geçenlerin kafa hizasında konduğu için kazalara sebep olduğunu; bir esnafın bildirmesi üzerine ilgili birimin sorumlusunun verdiği cevap kendince mantıksal çözümdü! “kör mü bunlar dikkat etseler ya” demişti.
Sözün özü Yalovalı Diyojenler, sizlerden gölge yapacak ağaçlar istiyor ve diyorlar ki
“Gölge et başka ihsan istemem”
Bu arada…
24 Temmuz basın özgürlüğü için mücadele gününü geride bırakırken, basının özgürlüğü bir tarafta, mahalli basın nasıl ayakta durabilecek diye düşünmemek mümkün mü?
Hele de Yalova gibi küçük kentlerde. Resmi kurumların, belediyelerin, büyük şirketlerin aleyhinde haber yaptığınızı düşünün. Reklam alamasınız, yasalar izin verse resmi kurum ilanı almanız bile sıkıntıya düşebilir. Bu şartlara rağmen büyük gayret ve fedakarlıklar içinde neşriyata devam eden bütün gazetecileri yürekten kutluyorum.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
AZİZ DENİZ
GÖLGE ET BAŞKA İHSAN İSTEMEM
Yalova'nın sahilinde yürürken bir zamanlar gövdesine sarılarak serinlediğimiz o ihtişamlı çınarların yerinde yavaş yavaş yeller estiğini fark ettim. Bir zamanlar gölgesiyle yolu serinleten, yaprak hışırtısıyla yaz akşamlarını süsleyen devasa tarihi çınarlar birer birer yok olmaya başladı. Bir kısmının ne dalı kaldı ne de gölgesi. Yalova’nın sahil hattı ve Termal yolu boyunca uzanan bu çınarlar bir süs değildi, birer anıttı. Her biri, bu kente yıllarını vermiş insanların tanığıydı. Kimisi Osmanlı’nın son dönemlerinde kimisi Cumhuriyet’in ilk yıllarında dikildi. Ama şimdi, o çınarlar birer birer eksiliyor. Kimisi kurudu, kimisi yol genişletme, bina yapımı ya da “düzenleme” adı altındaki hoyrat dokunuşların kurbanı oldu. Hastalanan ağaçlara da boş duygularla bakıldı. Halbuki Edremit Belediyesi anıtsal ağaçlarını birer birer gönüllü aile veya kuruluşlara zimmetlemiş durumda. Gönüllüler bu ağaçların her türlü bakımını üstlenmiş durumdadır.
Bir de vahşi budama meselesi var. İlkbaharın başlarında, belediyenin ilgili birimleri budama işlerini bilimsel verilere dayandırarak yapacağı duyurulmuştu. Bu umut vericiydi. Ağaçların gelişim döngüsüne uygun, ekosisteme zarar vermeyen bir yaklaşım... Ne güzel, dedik. Ancak, sahada gördüklerimiz bu sözlerle örtüşmedi. Bazı sokaklarda, özellikle yaz aylarında gölge yapmasın diye özel bir gayret gösterilmiş gibi. Ağaçların dalları öyle budanmış ki, geriye ancak bir direk gibi bir gövde kalmış. Konumuz tabii ki sadece çınarlar değil, özellikle geniş kaldırım ve bulvarlara dikilen akasya ağaçlarına dikkat çekmek isterim, gölge yapmaması için kişiler yine belli ki çok gayret göstermiş gibi duruyor.
Bu Bir Tekliftir
Yazın kavurucu sıcak saatlerinde gölgenin bir nimet olduğuna inanlar bu konun görevlileriyle beraber en kısa zamanda Orman İşletme Müdürlüğü hizmet binasının olduğu alandan Şehit Ömer Faydalı Bulvarından geçerek şehrin ortasına kadar yürüsünler arzusundayım. İnanıyorum ki bu yürüyüşten sonra ağaç dikme mevsiminde bu bulvarda gölge yapacak yüzlerce fidan görmüş olacağız. Ha birileri çıkıp da güneşten canım rahatsız olanlar o saatlerde dışarı çıkmasınlar da diyebilir. Tabii ki bu da kendilerince bir çözümdür. Bir zamanlar kaldırıma dikilen bir tabelanın geçenlerin kafa hizasında konduğu için kazalara sebep olduğunu; bir esnafın bildirmesi üzerine ilgili birimin sorumlusunun verdiği cevap kendince mantıksal çözümdü! “kör mü bunlar dikkat etseler ya” demişti.
Sözün özü Yalovalı Diyojenler, sizlerden gölge yapacak ağaçlar istiyor ve diyorlar ki
“Gölge et başka ihsan istemem”
Bu arada…
24 Temmuz basın özgürlüğü için mücadele gününü geride bırakırken, basının özgürlüğü bir tarafta, mahalli basın nasıl ayakta durabilecek diye düşünmemek mümkün mü?
Hele de Yalova gibi küçük kentlerde. Resmi kurumların, belediyelerin, büyük şirketlerin aleyhinde haber yaptığınızı düşünün. Reklam alamasınız, yasalar izin verse resmi kurum ilanı almanız bile sıkıntıya düşebilir. Bu şartlara rağmen büyük gayret ve fedakarlıklar içinde neşriyata devam eden bütün gazetecileri yürekten kutluyorum.