Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

KABULLENMEK

Yazının Giriş Tarihi: 19.10.2023 23:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.10.2023 00:04

 İçinde bulunduğun durumu kabullenmek problemi çözmeni sağlar. Sunduğumuz şeyin karşı taraftan illa takdir görmesi gerekmiyor. Sunduğunuz sevginin, dürüstlüğünüzün, karşıda bir anlamı/ karşılığı yoksa reddedilmeyi ciddiye almayın. Dürüstlüğünüzü, zarifliğinizi, merhametinizi, karşınızdaki kabul etmiyor anlamına gelir, reddedilmek. Sizi reddettiğinde bu durumu lütfen içselleştirmeyin. Kabul görün. Kabul edin. Bu güvenilirliğinizin ve iyiliğinizin karşı tarafça reddedilme halinde siz de bunu kabul edin. Çünkü bu durum sizin değil, karşınızdakinin kaybıdır. Sizin meziyetlerinizi reddetmesi anlamına da gelir ki size hayır dediğinde sizde kabul duygusu o an itibariyle iyileşmeye başlar.
Reddetmek bir seçimdir.
Reddetmeyi kabullenmek olgunluktur.
Kabullenmek aynı zamanda bir meziyettir de.
Unutmayınız ki bir pencere kapanmadan diğer pencere açılmaz. Bir kapı kapanmadan diğer kapı açılmaz.
   Bir oluşun, hareketin her haliyle, bütün olarak kabul edilmesi ve neden böyle oldu sorularına takılı kalmamak demektir. Bu niyet bizleri çoğunlukla kişisel olarak keskin yargılardan uzaklaştırır. Suçluluk duygusu ve eşitsizlik düşüncelerinden kurtulmamızı sağlar. Kabullenmek, kişilerin size kötü davranmasına veya yalanmasına izin verdiğiniz anlamına gelmez. Yalnızca tecrübelerinizi çevreleyen duygu ve düşüncelerinizi takıntı edinmenizden alı koyar ki bu durum daha sağlıklı bir haldir. Bundan dolayı, olumsuz/negatif davranan bir insan olduğunuzu kabul etmek/benimsemek yerine iyi davranıldığı için öfkeli veya negatif hissettiğinizi kabul edebilirsiniz.

Şartları kabullenmek; duygu ve düşünceler arasındaki ayrımı yapabilmek, içinde bulunduğunuz durumu değiştirebilmek için sağlıklı bir başlangıçtır. Pek çoğumuz çocuk, genç, yaşlı fark etmeksizin ruh sağlığımızı ve yaşam kalitemizi etkileyen belirli durumları veya koşulları kabullenmekte zorlanırız. Böyle dönemlerde, hepimizin içine düştüğü üç yaklaşım vardır:
Acı çekenler
Direnenler
Kabul edenler.

Kişisel deneyime göre, üç grup arasındaki kişisel hareketler de günlük olarak gerçekleşebilir ve bu normaldir, ancak diğerlerinden daha fazla oturmuş, meyilli olduğumuz bir tarzımız olabilir. Beynin şaşırtıcı yanı ise pek çok uyum sağlama ve değişme yeteneğine sahip olmasıdır. Düşünme, hissetme veya davranış biçimimizde hiçbir şey değişmez değildir. Bazen dünyanın bize karşı olduğunu hissederiz ve acı çekeriz. İçinde bulunduğumuz mevcut durum bize hayatın asla istediğimiz gibi olmadığını, bir şeyin her zaman onu bozduğunu doğrular nitelikte olabilir. Bir durumu kabul etmemek acımızı artırır. Aslında dünyaya karşı olanın biz olduğumuzu öğrendiğimizden beri kabullenme bizi zorluyor. Üstelik bu suçlama, kin, nefret ve öfke gibi duygularımızı da besliyor. Her iki bakış açısı da düşük benlik saygısı ve psikolojik durumumuzu yansıtır.
Bir bakış açısı, algılanan bir başarısızlık hissine neden olurken, diğeri bu durumda rolümüzü karşılayacak içsel güce sahip olmadığımız fikrine kapılmamızı sağlar. Hepimize mümkün olan en iyi şekilde yardımcı olacak tek zihniyet, deneyimlerimizi olduğu gibi kabullenmek; kendimizi ve sevdiklerimizi güvende tutmada oynadığımız önemli rolün sorumluluğunu almaktır. Kabullenmek, bir durumun gerçeklerini tam olarak kabul etmek ve nasıl böyle olmaması gerektiğine takılıp kalmamak demektir. Bu zihniyet, bizi genellikle kendimizle ilgili sert yargılardan uzaklaştırır ve suçluluk ya da adaletsizlik düşüncelerinden kurtulmamızı sağlar.
 

Neleri Kabullenebiliriz?
Hayat boyunca bizi derinden sarsan ve düzenimizi alt üst eden olaylar deneyimleyebiliriz: Ölüm, kayıp, deprem, işten çıkarılma, boşanma vb. Ya da küçük görünen olaylar, örneğin, trafikte takılma, aldığınız bir ürünün bozuk gelmesi, içimizdeki olumsuz duyguları (öfke, saldırganlık ve kaygı) tetikleyebilir. Tüm bunlara karşı gösterdiğimiz ilk tepki genelde reddetmek ve direnmektir. Kontrolümüz dışında gerçekleşen bu olaylara gösterdiğimiz tepkiler ve de neredeyse her şeye anlam yükleme çabamız normaldir. Ancak yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız için yapabileceğimiz bir şey yoktur. “Lanet olsun gene trafikte kaldım, hep de beni buluyor.” gibi bir duygusal tepkime o anki probleminizi çözemez. Bu olumsuz tepki sizin o anki enerjinizi tüketir ve öfkelendirir. Dahası, olanı görmekten, çözüm üretmekten sizi alıkoyar. Gerçeği ve olanı reddettiğimiz her an, içimize attığımız her duygu dışarı çıkması gereken enerjiyi içeri hapseder. Bu durum ise uzun vadede hastalıklara ve ruhsal sağlık problemlerine neden olur. Burada şu ayrıma dikkat etmeliyiz, yaşanılan olumsuz durumu kabullenmek, onu değiştirmekten vazgeçtiğimiz anlamına gelmez. Kabullenmek, her şeye boyun eğmek anlamına gelmez. Bu, üzerinde kontrolümüz olmayan durumların farkında olmak demektir.
 

Sağlıklı bir kabullenme anı için aşağıdakileri kendimize hatırlatabiliriz:
Şu an içinde bulunduğum durumu değiştiremem.
Zaten yaşanmış bir olumsuzlukla ilgili tartışmak bir zaman kaybıdır.
Sadece var olduğum an içinde kontrol sağlayabilirim.
Bu durum olması gerektiği şekilde gerçekleşti.
Yargılamadan, gerçeği göz ardı etmeden; açık ve net bir şekilde yaşadığımız problem ile başa çıkabilmemiz gerekir. İşte o zaman kabullenmek süreci başlar. Ancak, bu, her zaman kolay değildir.
 

Kabullenmek, iç huzura katkıda bulunur
"Gitmesine izin verdiğimizde" veya "bıraktığımızda" gerçekliğe doğru gevşeriz. Bir durumun tüm yönlerini yargılamadan daha iyi değerlendirebiliriz. Bir şükran göstergesi olabilir kabullenmek. Bir zavallı rolünü üstlenmek ve bu neden benim başıma geldi yerine (bazen dişimizi sıkarak), bu tecrübe için teşekkür ederim demeyi seçebiliriz. Muhatabımdan ne yapabileceğimi öğreneceğim. Çözümün parçası olabilirim. İşte böyle psikolojik olarak bizi güçlendiren kabul duygusu; Duygulardan veya bir durumdan kaçınırsak cesaretimiz körelir ve zamanla zayıflarız. Ayrıca kaçınmamızın giderek daha fazla kökleşmesi bir alışkanlık haline gelirse, gelecekte bir şeylerden kaçınmaya daha yatkın hale geliriz. Hâlbuki kabul ettiğimizde, yerimizi koruruz ve düşündüğümüz şeyi gerçekten alabileceğimizi öğreniriz. Bu, ortaya çıkan bir sonraki zorluk için gerekli olan cesaretimizi oluşturur.
   Tavırlarımızda seçtiğimiz bir kontrol beyanıdır aslında. Durumu kabul ettiğimizde, bunun gerektirdiği rahatsız edici duygularla birlikte, dikkatimizi seçtiğimiz değerlere göre yaşamak için ne yapmamız gerektiğini de çevirebiliriz. Sorun için ağıt yakmayı bırakabilir ve bunun yerine kendi kendimize şöyle söyleyebiliriz: “Tamam, böyle. Durumu net bir şekilde görüyorum ve bundan hoşlanmayabilirim ama bu konuda daha fazla analitik yapmak yerine karşımdakini kararlarıyla kabul ediyorum" demeliyiz. Kabullenmek iç huzuru sağladığı gibi bir şükran hali bağışlama hissi duygusal ve fiziksel sağlık getirir. Beynimizin yaşadığımız problemi sürekli olarak durumu analiz edip yorulmasından kurtuluruz. Bir sonraki ilişki itibariyle sorun çözücü/problem çözücü bir kişi haline döneriz. Kabullenmek karşımızdakinin duygularını, düşünce, değer yargılarını, ona ait olduğunu, onun için bir anlamı olduğunu ve kendimizinkiyle aynı olmak zorunda olmadığını anlamak ve onalamaktır. (Beni rahatsız etse bile, bunu yapmanın onun ihtiyacı olduğunu anlamaktır)
  Karşındakine boyun eğ, onun dediklerini yap, ona teslim ol demiyorum. Problemi kabullen ve karşı taraf seni reddediyorsa bunu kabullen zorlama. Eğer sen şartları iyileştiremiyorsan terk et önüne bak. Çünkü tek başına başaramazsın. Zaten kimse değişmez İş, eş, sevgili, çocuk, şartlar konular ne olursa olsun; Hayat çok güzel! Ya kabul et ya kabul etme ama kendini unutma!
İnsanoğlu hayata gelme gayesini unuttu! Hatırlatmak istiyorum; Senin tek amacın insanca yaşamak olmalı. İkinci bir hayatın yok haberin olsun!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.