Dünya üzerinde güç dengesindeki değişim, küresel düzendeki değişimleri de tetikledi. Bunun en somut örneklerinden biri olan Sovyet imparatorluğu, ekonomisi ve ideolojisindeki çöküş, uluslararası ilişkilerin iki kutuplu sistemin sonu anlamına gelmişti. Bugün ise gerek Orta Doğu, gerek Asya ve Afrika coğrafyalarında düzen koyucu güçler, otoritelerini karşılıklı çıkarları doğrultusunda kullanmıyorken, hiçbir aktör tek başına karar alma ve sorumluluk üstlenme amacında değil. Türkiye ise kritik coğrafyasında düzen belirleyici potansiyeli sayesinde bölgesel entegrasyon projelerinde vazgeçilmez konumunu koruması gerekiyor. Türk dış politikasının çok yönlü aktif politika anlayışının yenilikçi strateji ve yöntemlerle ilerlemesi, Türkiyenin sınır ve deniz aşırı sınırı olduğu coğrafyalar ile eklemlenmesiyle bölgesel barışın sağlanmasına zemin hazırlayacaktır.
Arap Baharının birçok ülke için siyasi kayıpları oldu.
Arap Baharı sürecinin siyasi kayıpları kayda değerdi. Libyada Kaddafinin devrilmesi ve Esadın da potansiyel olarak Suriyenin genelinde hakimiyetini kaybetmesi, ABDnin ve özellikle Rusyanın Libya ve Suriye ile alakalı geleceğini sorgulamasına neden oldu. Moskovanın Orta Doğu coğrafyasına yönelik stratejik düşüncesini etkileyen etmenlerden biri Arap Baharının Rusyanın ulusal çıkarlarına yönelik doğurduğu doğrudan etkiydi.
Artık ABD egemenliğinde bir küresel sistem yok.
Bir diğer önemli güç Çin ise kendi konvansiyonel silahlarını üretme sürecinde olduğu görülüyor. Silahların üretilip modernleştirilmesi ile beraber ABDnin füze savunma sistemlerinin üstesinden gelen ve hassas güdümlü konvansiyonel sistemleriyle rekabet edebilen mühimmat geliştirmek üzere projeler geliştiriyor. ABDnin egemenliğindeki tek kutuplu düzen, Washingtonun Irak ve Afganistan savaşlarındaki kaybı ve 2008 yılındaki mali küresel kriz nedeniyle derinden zarar gördü. Ardından ABDnin Çin ile Asya-Pasifik bölgesinde yoğunlaştırdığı askeri-siyasi rekabetle ve Rusya ile Ukrayna meselesi üzerine çatışma bu düzeni sonlandırdı. Görülüyor ki, ABD ve Çinin Asyalı müttefik rekabeti ülkeler arasında Asya-Pasifik bölgesinin batı kısmında askeri ve siyasi egemenlik arayışı içindeler.
Yeni İpek Yolu Projesi ve Orta Koridor Projelerinde Türkiye kritik role sahip.
Bu şekilde oluşacak çok merkezli dünya mantığı, Rusya ve Çini daha yakın ortaklığa teşvik ediyor. Bu ortaklığın en belirgin hale geldiği yer, tarihi İpek Yolu ulaşım ve ticaret yollarıyla Asya ve Avrupanın birbirine bağlanmasıdır. Türkiye, Yeni İpek Yolu projesinde tarihi bir role sahip olacak. Alt yapı, ulaşım, enerji ve ticaret ile geniş kapsamlı bir ağ kurulmasıyla Asya ve Avrupa arasındaki ticaret hacminde hızla derinleşme sağlanacak. Türkiyenin jeopolitik önemi ise iki kıtanın finansal yakınlaşmasında önemli bir harç vazifesi görecektir. Bunun yanı sıra, Orta Koridor Projesi, Türkiyeden başlayarak Gürcistan ve Azerbaycana, Hazar Denizini aşarak Türkmenistan, Kazakistan, Afganistan ve Pakistana son olarak da Çin kadar uzanacak. Enerji nakil boru hatlarının tamamlanması ile de Türkiye hem coğrafyalar arası enerji köprüsü hem de kısa vade de enerji terminali olma potansiyeline erişecek.
Hülasa.
Dünya hızla değişiyor ve dönüşüyor. Söylemler ile uygulamalar tam tersiyken dengelerin ne yönde değişeceğini tahmin etmek oldukça zor. Dolayısıyla Türk dış politikası inşasında öngörülerin makul ve olası hale getirebilmek için bölgesel gelişmelerin iyi analiz edilmesi ve söylenenden daha çok nelerin söylenmediğine dikkat edilmesi gerekiyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
FURKAN KAYA
DEĞİŞEN DÜNYA VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI