Ünlü Fransız asker ve devlet adamı
Napolyon’un dediği gibi coğrafya ülkelerin
kaderini belirlemeye devam ediyor.
Şüphesiz bunun en somut örneği, tarihlerinde
yirmiden fazla savaş yaşayan Türkiye ile
Rusya’nın, Türk hava sahasını ihlal eden Rus
uçağının düşürülmesinden sonra koptu denilen
ilişkilerin son dönemde yeniden ivme
kazanmasıdır. Rus Büyükelçi Karlov’un Türk Polis
Teşkilatı’nda görev yapan bir terörist tarafından
suikaste uğraması sonrası bilhassa Rusya Devlet
Başkanı nezdinde olaya itidal ile yaklaşılması ve
ikili ilişkilerin gelişmesine mani olmasını önleme
yönünde çaba sarf edilmesi son derece
önemliydi. Elbette uluslararası ilişkilerin değişmez
kaidesi olan devletlerin daimi dostluk ve
düşmanlıkları olmadığı, daimi menfaatlerinin
geçerli olduğu prensibi unutulmamalı. Fakat
Türkiye-Rusya ilişkileri dönem dönem donma
noktasına gelse de bunun sürekliliği iki ülkenin de
milli çıkarlarına aykırıdır.
Kutupsuz bir düzende rusya ne
yapabilir?
Büyük Rus filozofu Konstantin Leontev, Rusya
ile Türkiye’nin geleceğinin birleşmesi gerekeceğini
19. yüzyılın sonlarında ifade etmiş, o zamanın bu
iki imparatorluğunda pek çok ortak nokta
bulmuştu. Günümüzün ünlü Rus
jeopolitikçilerinden Alexander Dugin ise eğer bu
yüzyıla “Amerikancı” olma hükmü verilmişse, o
zaman Avrasya’yı ölüm beklemektedir. Çünkü
jeopolitiğin başlıca yasasına göre, bir deniz
medeniyeti olarak Atlantikçilik, bir kara medeniyeti
olarak Avrasyacılığın doğrudan karşıtıdır demiştir.
Elbette yeni dünya düzeninde hiçbir devlet başat
güç olabilecek imkana sahip değil. Çünkü
dünyanın her köşesinde gelişen bir olay,
küçüğünden büyüğüne tüm aktörleri
ilgilendirmektedir. “Kutupsuzluk” olarak tabir
edilebilecek bu dönemde Rusya, imparatorluk
stratejilerinden olan “başat güç olabilme” amacını
en azından arka bahçesi olarak gördüğü eski
Sovyet topraklarında askeri varlığı, ekonomik
yaptırımları ve yumuşak gücü ile gerçekleştirmek
isteyecektir. Fakat bunu tek başına yapabilmesi
yine mümkün görünmüyor. Uygulayabileceği en
makul yöntem, bölgesel örgütler vasıtası ile
ülkeleri kendine bağımlı hale getirmek ki, yine bu
noktada bu ülkeler ile karşılıklı bağımlılığı da
kabul etmek zorunda kalacaktır.
Yeni İpek Yolu Projesi ile sadece
mallar değil, refahta taşınacaktır
Türkiye bu noktada Rusya ile ortak proje ve
örgütlerde işbirliği içinde olarak hem bölgesel
istikrar hem de bölgesel barış için önemli katkı
sağlayabilirler. Büyük Avrasya Konsepti’nin içinde
yer alan Şanghay İşbirliği Örgütü, Avrasya
Ekonomik Birliği, ASEAN ve Yeni İpek Yolu
Projeleri ile bu coğrafya da yer alan ülkeler
arasında oluşan güvenlik problemlerine çare
bulunabilir. Güvenlik ikilemi halledildiği takdirde
zaten ekonomik süreklilikte kendiliğinden
oluşabilecektir. Ülkeler arasında söz konusu çok
boyutlu işbirliğini tesis etmede en büyük
misyonlardan birini “Yeni İpek Yolu Projesi”
üstlenecektir. Bölgesel entegrasyon, küresel barış
ve bölge ekonomisinin çeşitlendirilmesine hizmet
edecek olan bu proje ile sadece malların değil,
refahında coğrafyaya taşınması amaçlanacaktır.
Türkiye’nin de dahil olduğu 65 ülkenin birbirine
bağlanacağı Yeni İpek Yolu Projesi 21 trilyon
dolarlık mali hacme sahip olacak. Avrupa’da aşırı
milletçilik söz konusu iken, Türkiye elbette AB ile
de iplerini koparmadan Asya pazarında da söz
sahibi olma hakkına sahiptir.
rusya, PYD konusunda Türkiye ile
aynı görüşte olmalıdır
Suriye konusunda ise Türkiye ve Rusya’nın
Esad’ın geleceği ve bölgede PYD’nin
desteklenmesi konusunda hassas kırmızı çizgiler
halen hakim. Fakat Rus Büyükelçisi Karlov’un
öldürülmesinden sonraki gün Moskova’da
toplanan Tahran, Moskova ve Türk Dış İşleri
Bakanları Suriye’de önceliğin Esad’ın akıbeti
değil, ülkenin terör gruplarından temizlenmesi
konusunda anlaştılar. İran ve Rusya’nın zaten
Esad rejiminin en başından beri arkasında olduğu
ve muhaliflere karşı askeri destek sağladıkları
biliniyor lakin Türkiye’ye karşı “ehveni şer” yani
kötünün iyisine razı etme gibi bir niyetlerinin
olduğu da aşikar. Kazakistan’ın Astana şehrindeki
toplantıda Esad’ın geleceği kesinlik kazanacak.
Kimi görüş, Esad’ın yakın zamanda bir başka
Nusayri yönetim ile yer değiştireceğini
düşünürken kimisi de Esad’ın devlet başkanlığına
devam edeceği fikrinde. Türkiye Esad’lı bir
geçisin olacağını artık kabullenmiş gözüküyor.
Fakat devlet politikası olarak Suriye’nin kuzeyinde
PYD temelli bir Kürt devletinin oluşmasına asla
izin vermeyecektir. PYD’nin Rusya’da bürosunun
olduğu göz önünde bulundurulursa Rusya Türkiye
ile ilişkilerini geliştirirken bu önemli sorunu
Türkiye’nin milli çıkarlarını düşünerek çözüm
aramalıdır. Sonuç olarak Türkiye yeni dönemde hiçbir şeyin kıyısında
değil, bilakis merkezinde olacaktır. Herkesin
herkese karşı savaştığı coğrafyamızda Rusya
kendini doğu veya batı ülkesi olarak tanımlamak
yerine yeni bir üçüncü yön olarak tanımlama
yapıyor. Türkiye ise hem Avrasya enerji
güvenliğinde hem de bölgesel örgütler içinde ve
arasında sorunlara çözüm arayan arabulucu
sıfatıyla konumunu güçlendirecektir.
(31.12.2016)
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
FURKAN KAYA
AVRASYACILIK ANLAYIŞINDA TÜRKİYE’NİN ÖNEMİ