Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

ABD’NİN YENİ İSRAİLLERE İHTİYACI VAR MI?

Yazının Giriş Tarihi: 19.02.2018 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.02.2018 00:00
Yeni dünya düzeninde ülkeler kendilerince ulusal güvenliklerini sağlamak yerine, küresel yapı nedeniyle ortak çaba ve işbirliğini zorunlu kılan bir dünyaya doğru dönüşmek zorunda. Özellikle Soğuk Savaş sonrası süreçte ABD “tek süper güç” olarak isimlendirilmiş olsa da üretmiş olduğu dış politika doktrinleri ABD’nin gücünü belki de ulaşılmaz hale getirdi fakat dünya genelindeki otoritesini ve prestijini yıkıma uğrattı. George W. Bush dönemi ile zirve yapan “neo-con”, yani “şahin” politikalar her ne kadar Obama’nın başkan olmasıyla ABD’nin dünya genelindeki kötü imajını iyileştireceğini düşündürmüş olsa da bu mümkün olmadı. Şimdi ise Trump yönetimindeki ABD, en “şahin” dış politika stratejilerini uyguluyor. 1916 senesinde imzalanan Sykes-Picot Anlaşması, Orta Doğu’yu tarihsel olarak Araplar ve Kürtlerin, Kürtler ve Süryanilerin, Sünni ve Şiilerin, Hıristiyan ve Yahudilerin yaşadığı bölgelere böldü. Bunun neticesinde bölge ülkelerin sınırları birçok kez değişti fakat büyük aktörler bu sürece her zaman müdahil olmaya devam ettiler. “Büyük Avrasya Projesine” karşı “Büyük Orta Doğu Projesi” Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra sert bir şekilde gücünü yitiren Moskova’nın bu durumunu fırsat bilen ABD, birinci Körfez Savaşı ile Rusya’nın Orta Doğu’daki kalan etkisini de yok etmeye dönük harekât başlattı. Daha önce 1957 senesinde dönemin ABD Başkanı Eisenhower’ın kendi adıyla ilan ettiği doktrinde, ABD Orta Doğu’da varlığını iyiden iyiye hissettiriyor ve Sovyetler Birliği’nin bölgede iradesini kırmaya ve otoritesini yok etmeye dönük politikalar uyguluyordu. 2001’de Afganistan ve 2003’teki Irak işgalleri ile ABD, Asya-Pasifik politikasını Orta Doğu ile eklemleyen dönemin kapısını açmış oldu. Arap Baharı ise bu hattın Kuzey Afrika ile birleşmesini sağlarken 2011 yılında Suriye’de iş savaşın başlaması Washington’un “Büyük Orta Doğu” projesinin en önemli ayağı olmasıyla Rusya ve Çin’in önderliğindeki Büyük Avrasya projesini önlemeye dönük hamle oldu. ABD’nin yeni “İsraillere” ihtiyacı var ABD’nin Orta Doğu’da en önem verdiği ülkelerin başında İsrail geliyor. Ülkenin kurulduğu 1948 yılından bugüne kadar Washington yönetimlerinin sağladı destek tartışılmaz. Elbette bunda ABD’deki lobilerin ve karar alma merciindeki kadroların etkisi büyük fakat esas mesele ABD’nin Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’deki menfaatlerini koruyacak, Rusya’nın bölgeye nüfuzunu engelleyecek bir “dost” ülkenin coğrafyada varlığı. İsrail bugüne kadar bu misyonu yerine getirdi fakat yeni dünyanın dizaynında artık sadece bölgelerin ayrı ayrı kontörlü değil, bu coğrafyaları birbirine bağlayan koridorların kontrolü de büyük önem arz ediyor. Bunun için Orta Doğu’yu Orta Asya’ya bağlayacak olan koridorlarda ABD’nin kontrol edeceği yönetimlerin tesisi büyük önem taşıyor. Türkiye’nin merkezi rolü ABD’yi neden rahatsız ediyor? Türkiye’nin yeri ve önemi tartışılmayacak kadar hayati. 1990’lı yılların sonrasında hem sorunlu bölgelerin kesişme noktası hem de Avrupa’nın merkezinde yer alması, Türkiye’ye Yeni Dünya düzeni içinde merkezi rol edilme zorunluluğunu getirdi. Türkiye bunun için bölgesel güç olmasının gerekliliği olan Orta Doğu, Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Asya’yı kapsayan girişimci & yönlendirici aktif dış politika ve diplomasi takip etmeye başladı. Diğer taraftan Türkiye-ABD ilişkileri tarihlerinin en gergin ve güvensiz dönemini yaşıyor. İstikrarsızlık denizinde ABD, terör gruplarıyla işbirliğine devam ediyor Truman Doktrininden itibaren Türkiye’nin en önemli güvenlik ilişkisi ABD ile olmuştu. Türkiye, NATO politikalarının destekleyicisiyken, Körfez krizinde Türkiye ABD’nin yanında yer alıyordu. Orta Doğu ve güvenlik uzmanı Carol Migdalovitz, geçmiş dönemde ABD’nin içinde bulunduğu birçok sorunun Türkiye’nin çevresinde geliştiğini ve bu istikrarsızlık denizi içinde dost olarak ABD gözünde Türkiye’nin değerinin arttığını ifade etmişti. Bugün ABD, NATO müttefiki Türkiye’nın sınır ötesinde terör örgütleriyle işbirliği yapmaya devam ediyor. ABD’nin hedefi Kuzey Afrika’dan Orta Asya’ya kadar olan güzergâhı kontrol etmek ABD’nin gereğinde Türkiye’yi karşısına almayı göze alacak kadar kararlı kılan amaç, Türkiye-Rusya-İran üçgeninin Büyük Orta Doğu Projesi’ne tehdit olmasının önüne geçmek. Çin, Suriye meselesinde müdahil olduğunu açıkladı. Rusya’nın bölgedeki politikası, Çin ile beraber Büyük Avrasya’daki jeopolitik ortamı yeniden biçimlendirmek için elverişli koşulları ortaya çıkarmak. Türkiye bu süreçte anahtar ülke konumunda. Dolayısıyla hem ABD’nin hem de Rusya’nın Avrasya politikalarında Türkiye kritik bir devlet. Suriye’nin geleceğinde Türkiye’nin de söz sahibi olması hem Yeni İpek Yolu Projesi’nde hem de büyük resim olan Büyük Avrasya Birliği düşüncesinde konumunu daha da sağlamlaştıracaktır.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.