Değerli Yalovalılar, kanserler gelişmiş ülkeler için kalp ve damar hastalıklarından sonra meydana gelen ikinci temel ölüm nedenidir. Avrupa Birliği ülkelerindeki ölümlerin dörtte birinden kanser tek başına sorumludur. 45-64 yaş grubundakilerin ölüm sebeplerinin yüzde 41’i kanser nedeniyle olmaktadır. Yapılan araştırmalar yoksulluk, işsizlik ve kötü çalışma koşullarının kanser görülme sıklığını doğrudan arttırdığını göstermiştir. Yapılan iş dolayısı ile çalışanlar ister istemez bazı zararlı etkenlere maruz kalmakta ve bunun sonucunda bazı kanser türleri bu kişilerde ortaya çıkabilmektedir. Baca temizleyicileri kanseri, ilk tanımlanan mesleksel kanserdir. 1775’de, İngiliz bir cerrah olan Percival Pott, gençliklerinde baca temizleyiciliği yapmış olan erkeklerde skrotal kanser görülme sıklığının yüksek olduğunu belirledi. O güne kadar, bu hastalığın tamamıyla cinsel ilişkili ile ilgili olduğu düşünülüyordu. 1860’larda kimyasal endüstri boya endüstrisinin arka planında gelişmeye başladı. Bu yıldan birkaç yıl önce bir kimyager, tesadüfen kömür katranında bulunan arilaminden leylak rengi anilini sentezledi. 19. yüzyıl sona ermeden, Frankfurt’ta bir cerrah, boya fabrika işçileri arasında mesane kanseri rapor etti. 1895 ile İkinci Dünya Savaşı arasında boyar madde ve sentetik renk sanayi işçileri arasında yüzlerce mesane kanseri olgusu bildirildi. 1938’de, Amerikalı bir araştırmacı, özellikle lastik sektöründe bir antioksidan olarak kullanılan beta-naftilamin gibi, bazı arilaminlerin, hayvanlar için potansiyel karsinojen (kanser yapıcı) olduğunu gösterdi. Lastik kablo yapımı gibi diğer endüstri alanlarında da kullanıldığı ve kablo yapımında çalışan işçilerde de mesane kanseri görüldüğü bildirilmiştir. 1977’de IPCA boya fabrikası yöneticilerinin davası, uluslar arası protestolara neden olmuştur. “Kanser fabrikası” lakaplı bu fabrikada 20 yıllık bir sürede 132 çalışan ve eski çalışan mesane kanseri nedeniyle ölmüştü. 1990’da, Belçikalı gazeteciler, Mons bölgesinde “Les colorants de Tertre” boya işinde çalışan işçilerin hala daha benzidin ve beta-naftilamin maruziyeti nedeniyle mesane kanserinden öldüklerini açıklayan rahatsızlık uyandırıcı bir haber yapmıştır. 1960 yılı asbestle ilişkili hastalıkların anlaşılması ile ilgili dönüm noktası olan tarihtir. Güney Afrikalı bir patalog mezotelyoma-plevral karsinoma (akciğer zarı kanseri) ile asbeste maruz kalma arasındaki ilişkiyi saptayan makalesini bu tarihte yayınlamıştır. Asbestin kullanımının yasaklandığı ülkelerde, yüzyıl önce kullanılan bu materyaller, hala işyerleri, ofisler, daireler ve evlerde bulunur. Ayrıca gemi ve tren gibi taşıma araçlarında bulunur. İşçiler uzun zaman daha asbestle karşılaşmaya devam edeceklerdir. Bu nedenle güvenlik önlemlerinin alınarak bu tarzda eski kullanım alanlarının sökümlerinin yapılması gerekmektedir. Bazı ahşap tozları sinüs kanserinin özel bir türü olan etmoid karsinomaya neden olur. İngiltere Oxford bölgesinde çok sayıda sinüs kanserli olgunun saptandığı 1965 yılında keşfedilmiştir. Doktorlar, hastaların çoğunun marangoz olduğunu gözlemlemişlerdir. Yapılan iş ile bağlantılı kanser vakaları arasındaki ilişkinin kanıtlandığı binlerce olay ve binlerce bilimsel yayın bulunmaktadır. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının ana görevi çalışanların sağlığını korumak ve mesleki nedenli maruziyetleri tamamen ortadan kaldırmaktır. İşyeri sahipleri de çalışanlarının sağlığına sahip çıkmalıdır. Fazla mesai kurallarına uymalı, en kaliteli kişisel koruyucuları temin etmeli, üretim alanlarında alacakları mühendislik önlemleri ile çalışanları zararlı maruziyetlerden korumalıdır. Sağlıcakla kalın, güvenle kalın.