Hızlı adımlarla evine doğru yürüyen kadın henüz bir hafta önce eşinden boşanmıştı. Bir tekstil atölyesinde ütücü olarak çalışmaya başlamış, 2 çocuğuna bakabilmek için hayata sıkı sıkıya sarılmıştı. 12 yıldır süren evliliği boyunca kocasının hakaretlerine ve kaba kuvvetine boyun eğmiş, sırf çocukları babasız büyümesin diye sayısız acıya katlanmıştı. Kocası yıllardır doğru düzgün çalışmamıştı, kadının temizliğe giderek kazandığı 3-5 kuruşu da elinden alıp kumar oynuyor, ailesini sefalet içinde bırakıyordu.
Kadın zar zor kiralayabildiği bakımsız 2 göz evinin kapısını açtığında çocuklarının korkudan kireç gibi olmuş yüzlerini gördü önce. Sonra da boşanmış olduğu eşini. Eski eşinin elinde bir bıçak vardı ve o içeri girer girmez bağırmaya, küfürler savurmaya, kadını tehdit etmeye başlamıştı. Adam onu ve çocuklarını öldürmekle tehdit ediyor, eve geri döneceksiniz hemen diye bağırıyordu.
Bu hikayenin gerisini hemen hemen her gün gazetelerde, televizyonlarda okuyoruz, izliyoruz. Cinnet geçiren koca eski eşi ve çocuklarının canına kıydı, sonra da intihar etti veya polise teslim oldu.
Daha dün Kadınlar Gününü kutladı bu ülke. Annemizin, bacımızın, kızımızın bu toplum içinde ve yasalar önünde eşit olarak yaşadığını unutarak yaşayan bir dolu kendini bilmez erkek var aramızda. Her gün en az bir kadın kendini adam sanan aşağılık insanlar tarafından katlediliyor bu ülkede. Ne yapacağız? Toplum olarak bu sorunu nasıl çözeceğiz? Kadının toplum içindeki rolünü ve değerini anlayabilmek için yüce dinimiz İslamı ve Hz. Peygamberimizi anlamalı ve idrak etmeliyiz. Cehaleti ancak eğitimle ortadan kaldırabileceğimizi asla unutmamalıyız.
Öncelikle cennete giden yolun anaların ayaklarının altından geçtiğini söyleyen Yüce Peygamberimizi her daim hayırla anmalı ve idrak etmeliyiz. İslam dini cinsiyet, sınıf, etnik köken, kadın veya erkek diye bir ayrım asla yapmaz. Yol göstericimiz Kuran-ı Kerimde pek çok ayette kadın ile erkeğin eşitliğine ve bir arada ele alındığına dair sayısız örnek vardır. İslamın erken dönemlerinde ve özellikle de Hz. Peygamber zamanında kadının toplumsal hayattaki yerinin eşit statüde olduğunu gösteren birçok somut veri bulunmaktadır. Örneğin Semra bint Nüheyk adındaki kadın bizzat Hz. Peygamber tarafından muhtesib (çarşı-pazar denetimi yapan kişi) olarak görevlendirilen ilk kadın sahabidir. Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber fethi, Mekkenin fethi, Huneyn Savaşı gibi birçok önemli mücadelede kadın ya fiili olarak savaşmış ya da ordunun geri hizmetinde görev almıştır. Keza Resulüllahın umre ve hac ibadeti amacıyla çıktığı Mekke yolculuğunda da yine kadınlar vardır ve cemaatin bir parçasıdır. Bildiğiniz gibi cemaat kavramı ayrıştırıcı değil, müminler arasındaki birliği ve birleştirmeyi ifade eder.
Ayrıca özellikle ifade etmek gerekir ki, Resulüllaha inanan ilk kişi eşi Hz. Haticedir ve en zor dönemde bile eşine destek olmuştur. Yüce Peygamberimiz yeri gelmiş şefkatli, anlayışlı, duyarlı, nazik bir eş, yeri gelmiş, kızlarına karşı müşfik bir baba, yeri gelmiş torunlarına karşı sevgi dolu bir dede örneği sergilemiştir. Sadece kendi kızlarına ve torunlarına değil, sahabeden yetim kalan kız çocuklarına da koruyuculuk yapıp şefkat elini uzatmıştır.
Değerli vatandaşlar unutulmamalıdır ki kadın ve erkek her insan Allahın kuludur ve onurlu hayat yaşama hakkına sahiptir. Kadının hayatını ve onurunu şekillendirme ve belirleme görevi erkeğin hakkı olmadığı gibi haddi de değildir.
Kadınlarımıza ne zaman toplum içinde bir birey olarak değer verir ve ona göre yaşamaya başlarsak o zaman bu sıkıntıları aşmaya başlayacağız.
Hepinize ve çok değerli kadınlarımıza sağlık dolu nice yıllar dilerim.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dr. Z. Cüneyt AKYILDIRIM
KADININ TOPLUMDAKİ YERİ